16 Aralık 2010 Perşembe

Noel yaklaşırken...


Yeni yıl gelmek üzere, yine beni tatlı bir heyecan sardı, bir sene daha bitecek diye.
Ama bu aralar pek bir miskin ve hazırlıksızım. Bir sene bitiyor diye insan küçük bir değerlendirme yapıyor, nasıl geçti bu yıl neler yaptım neler oldu, neler planlıyorum…  Böyle olunca insan hep gerilere gidiyor bazen en gerilere, geçmişi düşünmeyi seviyorum ama her zaman değil tabi... İlkokul çağlarına kadar inebilmek bazen güzel olabiliyor, sabah 6.45 de uyanmak , hazırlanmak , kavatlıdan sonra atkı ve berelere sarılmış vaziyette  karların içinde yürümek o zamanlar ne kadar da eğlenceli geliyordu, şimdi ise soğuk havaya katlanmak ne kadar da zor..

Bu aralar havadan olsa gerek dışarıda hiç vakit geçiresim yok sıcacık yatağımdan çıkasım yok, iş çıkışı dışarıda dolanasım yok, tembellik çöktü üstüme nedendir bilinmez. Gürültü çekesim yok,  elime çayımı ve kitabımı almalı ve köşeme çekilmeliyim. Evdeki tadilat ve temizlikçi sıkıntıları bile beni strese sokmaya yetiyor sanki ben temizleyecekmişim gibi o kadar şeyi.. Bu hafta artık  böyle geçer de pazartesi güzel bir başlangıç olur benim için umarım...

Yavaş yavaş yeni yıl dürtüsü sardı içimi. Noel arifesi benim için Lebkuchen demek, özel siparişle gelecek Lebkuchenlerimi dört gözle beklemekteyim. Dergilerimi daha bi heyecanla beklemekteyim.. çocukluk anılarımda hep tatlılar, şekerler, çikolatalar var. Bunları düşünmek  ''şimdi bile'' beni mutlu kılmaya yetiyor. Biraz daha sabretmeli sonra zevkle Lebkuchen yemeli dergi okumalı...

15 Aralık 2010 Çarşamba

Metromuzzz...


Evet hafif raylı banliyomuza yani Tramvaya binme şerefine nail oldum sonunda-keşke olmasaydım diyor diğer tarafım- .neden mi?...

Evet seferler gerçekten de geçtiğimiz  Pazar günü başladı.. ben de bu haberi duyduktan sonra sabah 09:10 itibariyle metro istasyonundaydım, ki kendisi Tramvay olurmuş ama neyse çok da bir farkları yok bence...
Duraktan kalkış saatlerini incelerken başımdan aşağı kaynar sular döküldü bir anda, Tramvay 09:05 de kalkmıştı, eyvah geç kaldım derken Çiğli’den kalkış saatiymiş.(sonradan fark ettim tabi) hemen içimi bi sevinç kapladı aşağı indim ve hemen geldi metro dedim. Metro yanaşırken saatlere göz atmaya devam ediyordum ki diğer metro 09:41 de yani 35 ara ile mi???
Nasıl yani 35 dakika boyunca sefer olmaması ilginç değil mi?
Neyse ben binmiştim geç kalanlar üzülsün dedim ve oturdum yerime.
Bayraklı'ya kadar pek bir hızlıydı demek ki 20 dakikada iş yerinde olabilirdim. Tabi ben öyle sandım.. ama asıl işkence daha sonra başladı Halkapınar, Alsancak, Kemer, Şirinyer tam yarım saat sürdü. Otobüse binseydim eğer muhtemelen ofiste çayımı içiyor olacakken metroda yavaş yavaş ilerliyordum..
Ama  ilk gün ilk deneyim dedim çok düşünmedim, belki de düşünmek istemedim nede olsa her şey ve herkes bir şans daha elde etmeliydi değil mi?

Bende metromuza bir şans daha vermek istedim dün. Peki o bu şansla ne yaptı? Pek kullanamadı. 1 saat 20 dakika sürdü yolculuğum Karşıyaka’dan yürüdüğüm yolda  cabası.
Kağnı hızıyla giden bir metroyu İzmir ne yapar bilemem ama ben uzun süre kullanmayacağım orası kesin.
-          Yavaş gittiği için öndekini suçlayan, durakta durup öndeki metronun ilerlemesini bekleyen,
-          Ben bu metroyu bir saattir beklemek zorunda mıyım, diye güvenliğin üstüne yürüyen insanları izlemek
-          Metroya acaba Kemer’den geçerken hangi ara taşlanacak diye bakınmak, dikkatli olmak ,
-          İnsanların metrodan inip otobüse geçtiği bi yerde yaşamak bazen zor olabiliyor. Ama yine de anlatmaya değer şeyler çıkıyor.   
Evet İzmir metromuz henüz kullanılmaya hazır değil ama en kısa sürede olacağını ümit ediyorum. Ben hala bildiğimiz otobüsü kullanmaya devam edeceğim, kalkış, varış saatleri belli olan, içinde konuşmasam da tanıdık yüzler olan…

4 Aralık 2010 Cumartesi

Metro-Tren..

İzmir metrosunun bilmecesi hala devam ediyor. Aylardır süren ve bir türlü bitmeyen, her ay ertelenen metromuz acaba ne zaman tamamlanacak diye çok merak eder oldum bu aralar. Son söylentiler bu Pazar olacağına dair..

Karşıyaka ne zaman metrosuna kavuşur bilinmez tabi, ama büyük bir çoğunluğu bitmiş gözüksede işime yaramayan metroyu ben ne yapabilirim değil mi ama?!

Bu metro için yollar değişti, kapandı,alt geçitler açıldı.. Biz yollarımızı değiştirdik…
Ama en önemlisi henüz hiçbir işlevi olmayan bu metro istasyonlarının bolca ışıklandırılmış olması. Neden mi? Çünkü kimse kullanmıyor. Yani hala binemediğim metro durağının  ışığı yansa ne yanmasa ne.
Tabi böyle olunca insan şaşırmıyor değil nasıl olurda bir şehirde metro çalışmaları yıllardır sürer?

Ama geçenlerde iş dönüşü yanımdan geçen treni fark edince düşünmeden edemedim..

Ne gariptir ki ben İzmir’ de hiç Tren sefası yapmamıştım tabi Karşıyaka’da da  metro sefası:)  
Oysa İstanbul’da ne çok severdim trene binmeyi. Bakırköy’de binip Eminönün’de inmeyi, oradan Kapalı Çarşı’ya çıkmayı ya da tam tersini yapmayı ..
Eminönü’ne giderken Çatladıkapı’daki batık gemiyi izlemeyi, artık yerinde olmasa da orayı görmüş olmayı ve 3 5 hatıra fotoğrafı çektirecek kadar şanslı olabildiğime seviniyorum. Üniversitede kızlarla Çatladıkapı da çay içmeye inerken gittiğimiz dar sokakları özlemişim ama bu özlem başka sefere…

Asıl mevzu şu an tren. Evet İstanbul’da tren yolculuklarıyla neredeyse gitmediğim yer kalmamasına rağmen buna şehirler arası seyahatlerde dahil, burada bir kez olsun Trene  binmemiş olmanın şaşkınlığını yaşadım bugün. İş dönüşü sağımdan geçen treni görünce, ne garip orada bir tren hattı olduğundan dahi haberim yoktu , ta ki akşam karanlığında güzel ışıklarıyla dağların arasından süzülene kadar, birden bitmemiş metromuz aklıma geldi..
Evet hem trenden hem de metrodan yoksunum bu aralar. Ama belki söylentiler doru çıkarsa belki Pazar günü Karşıyaka’dan metroya binmek farklı olacaktır…
Sonra belki de bir tren sefası ayarlayabilirim kendime:)